Blue

Yillar sonra... Sen gideli 7 yil oldu. Bazi seyler cok degisti, bazilari ise hic. Egemen'le ilgili durum daha iyi. Annesi ile yasiyor ve tatillerde yanimiza geliyor. Su akti yolunu buldu yani. Uzak olunca sorunlar da azaldi. Hala ara bir kavga dovus oluyor ama onu da kabullendik artik. Her aile arasinda olur bunlar. Egemen'le iyiyiz ya, bize yetiyor. Annem nerdeyse tum yil tatilleri bekliyor, Ego ile gecim zor olsa da bizim icin vazgecilmez. Sana da o kadar benziyor ki...

Ama onsuz ve sensiz mutlu olmayi da ogrendik. Yeniden aileyiz. Yeniden guluyoruz. Sik sik seni ziyarete geliyoruz. Acaba bir sekilde farkediyor musun, haberin oluyor mu?

Degismeyen sey ise icimdeki, icimizdeki bosluk. Hala seni arama istegim. iyide kotude... Yardim ihtiyacimda ya da komik bir olayi anlatma istegimde. Aklima sadece senin anlayabilecegin espriler geldiginde, aile dedikodularinda, is dedikodularinda, basarilarimi paylasmak istedigimde, benimle gurur duymani istedigimde, Amerika'ya her gidisimde... Sana sarilmak opmek istedigimde. Kardes kelimesini her duyusumda...








Sana çok kızıyoruz, biliyorsun değil mi? sadece gittiğin için bizi hayatımız boyunca uğraşmak zorunda bıraktığın sonrunlar için de. Evet tabi ki anladın, Günışığımın anne ve ailesinden bahsediyorum. evet tabi ki ben de biliyorum, kötü insanlar olmadıklarını. ama cahiller ve aptallar. Ve inan bana ben bile çok zorlanıyorum onlarla uğraşırken. Elimden geldiğince alttan almaya çalıştım. Sen de biliyorsundur. görüyorsundur.

Evet ben de her davranışımda mükemmeldim demiyorum ama öğrenmeye çalışıyorum ben de iletişim yöntemlerini. Kabul edersin ki onlar beni anlamıyor, ben onları. Halbuki sana söylemiştim ilerde böyle olacağını. Keşke dinleseydin onca insandan en azından birini. En azından beni...

Şimdi de oğlunun ilk okulu için birbirimize girdik. Evet ben bile birine telefonda bağırabiliyormuşum. Dedim ya öğreniyorum. :)

Evet kötülüğünden değil ama aptallığından yapıyor ama ben ne yapmalıyım? Nasıl anlatmalıyım...Gerçekten onun bana attığı saçma sapan mesajlardaki gibi Günışığımı bir daha görmemeyi kabul etmeli ve onu, senin de yaptığın gibi kendi kaderine terketmeliyim yoksa hala savaşmalı mıyım? Bilmiyorum. Gelecek ne getirecek bilmiyorum.

Sen olsan ne yapardın? Gerçekten istiyoum ki bir Galatasaray ilkokuluna, bir ODTU, BİLKENT ilkokuluna gitsin ama anlatamadım. "Ben kendim karar vereceğim" dedi. Bunun üzerine bir konuşalım, birlikte yemek yiyelim önerimi de "meşgulüm" diye reddetti. Hep istedim ki Egocuğum zaten 1-0 yenik başladığı hayatında hiç olmazsa eğitim vs tarafında eksik kalmasın ama daha ne yapabilirim? bir yol göster. Ya da onun dediği yolu Kabul edebilmem için bana bir işaret gönder.

                                                                                                              Çok kızgın, üzgün, seven...










Dün bir düğündeydim. Ve tam da birinden gerçekten çok hoşlanmaya başladığım şu anda kendi düğünümün nasıl olabileceğini düşündüm. Mekan, gelinlik değildi düşündüğüm şey. Evren'imsiz nasıl olacağıydı. Onunla birlikte gittiğimiz düğünleri düşündüm. Birlikte ne kada rçok eğlendiğimizi. Tüm aileyi nasıl eğlendirdiğini. Birlikte dans etmeyi ne çok sevdiğimi:) Birlikte oynamayı. Birlikte dalga geçmeyi:) Onun hoplaya zıplaya halay çekişi geldi gözümün önüne. Kendi kendiyle de dalga geçerdi... Şu senkronize Ankara havası oynayanları nasıl komik taklit ederdi...

Bir gün benim de düğünüm olur mu bilmiyorum ama onsuz o gece hiç bir şey tam olmayacak bunu biliyorum. Annem ve babamın da benim gibi düşüneceklerine eminim. Tüm ailemin de.

Kesin ağlarız bir sülalecek düğünde o yok diye:))



Korku

Onunlayken çok eğleniyordum,
Bir daha o kadar eğlenememekten korkuyorum.
Ona çok güveniyordum,
Başa çıkamamaktan korkuyorum.
Hep yanımda olacağını, beni koruyacağını düşünüyordum,
Ona ihtiyacım olmasından korkuyorum,
Annemle babam yaşlandıklarında onların yanında yapayanlız olmaktan çok korkuyorum.
Birlikte paylaştığımız onca şeyi unutacağım diye çok korkuyorum.
Silik bir anıya dönüşmesinden...
Onu Egemen'e ya da belki kendi çocuklarıma yeterince iyi anlatamamaktan korkuyorum.
Egemen ona ihtiyaç duyduğunda eksikliğinden ezilecek diye korkuyorum.
Onu istediği gibi yetiştiremeyeceğimizden korkuyorum.
Onun yanında olamadığım gibi Egemen'in yanında da olamayacağımdan korkuyorum.
Koruyabileceğimizden emin olmak istiyorum, olamıyorum, korkuyorum.
Dileklerim gerçekleşmeyecek diye korkuyorum.
Dua ediyorum...






Real Pain

geçen sene tam da bugün birlikteydik, pasta kesmek için ısrarıma karşılık seneye telafi ederiz uçağa yetişemezsin demiştin, telafisi kısmet olmadı, çok üzgünüm.. bu sabah derste iken teldeki hatırlatmanın alarmı, içime dokundu aramam gerekiyo ama.... keşke arayabilsem derdim ki ağbicimm seni çooookk seviyorummm ve çok özledimmm doğum günün kutlu olsun... alışamadık yokluğuna :(

benim için; değer biçilemeyecek kadar değerli, sevgisi tarif edilemeyecek kadar büyük, yeri doldurulamayacak kadar eşsiz, yaşanmışlıklarımız beraber geçen çocukluğumuzdan kalma anılarıyla avunduğum, koruyuculuğu, iyi kalpliliği, merhameti, sevgiyle bakan gözleri, neşesi ve gülen yüzü ile hatırlayacağım biricik ağabeyimm...






Kuşlar...

Hayatıma/hayatımıza kaldığım yerden devam ediyorum/z. Edebiliyorum. Kendi adıma bunun nispeten kolay olmasını aramızdaki fiziki mesafeye bağlıyorum. O Ankara'daydı, ben İstanbul'da. Dolayısıyla/maalesef hergün görüşmüyorduk. Hayatımdaki yokluğunu her saniye hissetmememin nedeni bu olmalı. Bir de düşünmmek için sürekli televizyon izlemem, radyo dinlemem, bilgisayarla uğraşmam ve kitap okumamın da etkisi vardır tabi. Nasıl düşüncelerden kaçarsınız konulu bir kitap bile yazabilirim. (Kısa bir kitap olur gerçi:))

Bu arada babamın hissettiklerini hayal bile etmek gözlerimin yaşlar içinde kalmasına neden oluyor. O hem işte hem de çoğu akşam evde onunla beraberdi. Hayatı şu anda bomboş olmalı...

İşte bu durumda dahi kalbim bazen o kadar şiddetli acıyor ki... Birlikte yaptıklarımızın her şeye rağmen aklıma geldiği güzel anlarda, babasını kaybetmiş çocuklu tüm sahnelerde, oğlunu kaybetmiş babalı tüm filmelerde, oğlunun güzelliklerini anlatan tüm baba arkadaşlarımla, kuşları gördüğümde...

Evet, kuşlar da bana hep onu hatırlatıyor... Cenazede tam namaz kılınacağı sırada hemen üzerinde bembeyaz bir güvencin belirdi. Namaz boyunca üzerimizde-üzerinde uçtu, taklalar attı, pikeler yaptı... Sonra kayboldu gitti...

Bir de babamın kuşlarla ilgili gerçek bir hikayesi var: Hukuk bürosunun camından 2 güvercin giriyor ve 3-4 odalı büroda tam da Edi'nin odasına giriyorlar. Babamlar kuşları onun masasında çıkardıkları "tık tık"seslerinden farkediyorlar. Kışt kıştladıklarında :) kuşun teki uçup Edi'nin diplamasının üzerine konuyor.

Babam bu olayı hayretler içinde evde anlattığındaysa daha da ilginç olanı 2,5 yaşındaki Egemen'in "diğer kuş bendim" demesi...

Son yaşadığım şeyse hava çok soğuk olduğu için camlar buharlanıyor ya... İşte benim salonumun camlarında kuş şeklinde suretler oluşuyor. Sanki bütün gece kuşlar ısınmak için camın kenarına sığınmış gibi..








C'est la vie...

Çocukken hep mükemmel bir hayatımız olacağını, hiç acı çekmeyeceğimizi düşünüyoruz. Ya da acı kısmı aklımıza bile gelmiyor...

Ama gerçek biz büyüdükce (eğer şanlıysak biz büyüdükçe tabi...) hayatın hiç de öyle olmadığını gösteriyor bize... Acısız ve kolay bir hayat sanırım kimsenin olmuyor. Herkes hayatının çeşitli dönemlerinde hatta belki çoğu döneminde acı veya üzüntü içinde yaşıyor. Mutlu olduğumuz an sayısı çok az... En pozitiflerimiz mutlu olduğumuz anlar için umudunu asla yitirmeyenler. Ki bu da normalde onların acı veya üzüntü veya sıradanlık içinde oldukları gerçeğini değiştirmiyor.

Egemen'le beraberken onun mutlu olması için her şeyi yapıyorum. Ama geri planda hayatın ona neler hazırladığını, hayatı boyunca neler yaşayacağını da düşünüp korkuyorum.

Onun için hep yanında olmak istiyorum ama hayat bu... Belli de olmaz...

Belki onun hayatı mükemmel olur ve hiç acı çekmez...




Happy first birtday in heaven...

Canım benm,

Yarın Rüyalarım dışında bir daha artık hiç konuşamayacağız. Keşke seni bu gece arasaydım. Keşke sen yine izlediğin bir filmi filmin kendisinden bile güzel uzun uzun anlatsaydın. Nasıl yapıyordun bilmiyorum ama senin anlattığım komik sahneler beni gülmekten öldürürken, o heyecanla ilk kez izlediğim film hiç komik gelmezdi. Hani bir şeyin kitabını okur bayılırsın da kitabın filmi yavan gelir ya. Bir şekilde senin anlattığın em Yılmaz bile gerçek Cem Yılmaz'dan daha komikti.

Keşke birlikte daha çok yurtdışına gitseydik. Seninle birlikte herşey çok daha eğlenceliydi. Sana saçma sapan kızardım. Çok kızdırırdın beni. Biliyorum ben de çok kaprisliydim. Umarım seni gerçekten kırmamışımdır. Kızıyordum ama seni sevdiğin için kızıyordum, biliyordun değil mi?

İşle ilgili, aile ile ilgili hep arkamda olduğunu bilrdim. Tüm ailemiz biliyordu sanırım. Sana o kadar güveniyordum ki. Hala da güveniyorum. Başıma ne zaman iyi bir şey gelse senin orada hala benim için uğraştığını düşünüyorum. Kötü bir şey olunca da birileriyle savaşıp kaybettiğini... Komik değil mi?

Keşke sana daha çok hediye alsaydım. Hala hangi erkek kıyafeti satan mağazaya girsem, beğendiğim şeylerin sana nasıl yakışacağını düşünüp alasım geliyor. Gerçekten çok yakışıklıydın. Gerçekten aldıklarım çok yakışırdı...

Küçükken hep seninle birlikteydik ya. Annem çalıştığı için tüm gün / yarım gün / her gün seninle yanlızdık. Muhtemelen o yüzden gece kabuslarımda seninle canavarlardan kaçtığımızı görürdüm. Evet, benim en büyük kabusum seni bu kaçıp kovalamacada kaybetmek seni canavara kaptırmaktı. sonradan kabusumun filmini de yaptılar: Jeepers Creepers

İnsan hep çok sevdiğinin ya da kendisinin başına bi şey geleceğiniz hissedeceğini düşünür ya... Ben hiç bir şey hissetmedim Edi.

Geçen yıl bu akşam ne yapıyordum hatırlamıyorum ama ne içim daraldı, ne seni aramak için garip bir istek istek uyandı içimde ne de kabus falan gördüm. Herzamanki gibi sıradan bir geceydi. Sıradan bir gündü.

Keşke keşke bir şeyler hissedebilseydim.

Yarın senin cennete girişinin ilk yıldönümü. Kutlu olsun. Seni çok seviyorum.

Crying

Onu çok özlüyorum. Çok... Bazen romantik komedi bir filmin kapanış sahnesinde çalan neşeli bir müzik gözyaşları içinde kalmama neden oluyor. Çünkü onunla arabada o müzik üzerine konuşmuşuz. Veya filmin sonunda akan isimler içinde Peter Jucicer'ı ben Beatle Juice okumuşum ve onunla LA Universal Studios'da Beatle Juice gösterisini birlikte izlediğim gelmiş benim aklıma ve kendimi ağlarken buluyorum. Keşke ona daha çok sarılsaydım, daha çok öpseydim. Keşke daha çok yanında olsaydım, daha çok arasaydım. Onu çok seviyorum.






Biliyorum o çok daha iyi bir yerde ve eminim bu dünyada olduğundan çok mutlu ama ben onsuz çok yanlız ve mutsuzum...




An Old Love letter...

Bana bakmanı,
Sana bakmayı,
Elini tutmayı,
Elele yürümeyi,
Yürüken elimi omzuna koymayı,
Elimi omzuna koyduğumda gülerek tekrar elimi tutmanı,
Gülmeni,
Gülümsemeni,
Gülünce gözlerinin parlamasını,
Gözlerini,
Saçlarını okşamayı,
Başını omzuma yaslamanı,
Kokunu duymayı,
Elmacık kemiklerini,
Elmacık kemiklerini öpmeyi,
Birlikte alışveriş yapmayı,
Birlikte Starbucks’ta tavuklu turta yemeyi,
Birlikte Gizli Hedef oynamayı,
Uyurkenki yüz ifadeni,
Güne yanında uyanmayı,
Saçlarını iki yanda toplamanı,
Mantarlı tavuk sote yapmamızı,
Yaptığımız mantarlı tavuk soteyi yemeyi,
Birlikte müzik dinlemeyi,
Birlikte sinemaya gitmeyi,
Gittiğimiz konserleri,
Seninle dans etmeyi,
Sana sarılmayı,
Bana sarılmanı,
Başımı dizlerine koymayı,
Kahve molalarımızı,
Öğle yemeklerimizi,
Paylaştığımız tramisuları,
Yaşamkent yürüyüşlerimizi,
“Ooo canım benim” demeni,
“.... ya” diye bitirdiğin cümleleri
Dudaklarını,
“Buket kuşu” taklidini,
Dudaklarını tatlılıkla öpmeyi,
Yanında olmayı,

....SENİ...

....ÖZLEDİM...”


-------------------------------------------------------------------------------------------

My Hero...

Kardeşimi kaybettiğim gün anneme sarılıp ağlarken annem sordu: “Gitti o, Ne yapacağız şimdi?”“Yaşayacağız anne” dedim.
Yaşadık da. Kimi zaman çoook zor. Kimi zaman aklima bile gelmiyor. Ya da aslında heran aklımda ama sadece daha az düşünüyorum. Bazen her şey yolunda ama bir şeyler hep eksik…
En yakın arkadaşımdı o benim. Beni en çok güldüren. Ailenin her şeyi ile ilgilenen ve her şeyden çok en çok güvendiğimdi. Beni en çok güvende hissettiren…
Sadece 2mizin anlayabileceği bir dilimiz bile vardı. Esprilerimiz, laf sokmalarımız:) “Hayaller hayaller hayaller” diye şarkı söylediğimizde sadece biz anlardık ne demek istediğimizi, duruma göre güler ya da sinir olurduk…
Bu konuda söylenebilecek 100lerce şey var. Ama bu sadece başlangıç. Zamanı geldikçe, yazabildikçe hepsini yazacağım. Resimler ekleyeceğim. Onsuz hayat nasıl devam ediyor, başarabiliyor muyuz göreceğiz.
Seni çok seviyorum/z. Umarım gittiğin yerde mutlusundur.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...