Turkiye'de yaşamak bazen çok zor geliyor.
Yanlış anlaşılmadan önce açıklayayım: Türkiye gerçekten çoook güzel bir ülke... Doğa, hava, su vs...
Ama hergün işe gidip gelirken o mesafede bile sinir içinde kalmıyor musunuz? Yani küçük küçük, sinir bozucu ama aslında çok kolay düzeltilebilecek ama nedense hiç düzeltilmeyen şeyler... Bir de insanlar var tabi. Neden öyle olduklarını anlamadığınız ve hala bunca teknolojiye, iletişime rağmen kendilerini düzeltmeyen insanlar...
Sinir olduğum şeyleri buraya yazmak istedim ki belki bundan 10 yıl sonra " Hahaha bak nasılmış o zamanlar. Şimdi ne kadar değişti herşey diyebilelim. "80'ler" dizisini izlerken şimdi diyoruz ya, aynen öyle...(Gerçi o 30 yıl öncesi ama olsun. Hem belki şanslıysak 10 bile beklemeyiz:))
* Kaldırımlar: Yemin ediyorum bırakın "80ler"i muhtemelen "Muheteşem Yüzyıl" zamanının kaldırımlarında yaşıyoruz hala. Ya kadınlar topuklu ile daha güzel diye bas bas herkes konuşuyor. Allah aşkına 2 santim topukla şu Levent'te 10 dk yürümeye çalışın... 2 güne kalmıyor, topuk falan Allahlık oluyor. Neden babetlerin ya da parmak arası terliklerin bu kadar moda olduğunu zannediyorsunuz. Üstelik kadınlarda 1,50 ortalamamıza rağmen: Kaldırımlar yüzünden. Hepsi en fazla 5 e 10 cm büyüklüğünde taşların yanyana dizilmesi ile oluşmuş ve yamuk yumuk...Tamam topuk gitsin önemli değil de yürüyebileyim en azından. Yap şöyle geniş geniş ve düz kaldırımlar, giyelim rahat rahat 10 cm topuk, hem sen mutlu ol, hem ortalama yükselsin hem de "Oh be, medeni ülke işte" diye gerine gerine yürüyelim, ekstradan bir 2 cm de oradan kazanalım:)
* Mahalleler: Ya kardeşim mahallelerimiz bu kadar çirkin görünümlü, pis kokulu olmak zorunda mı? Kendimi Sweeney Todd: The Demon Barber of Fleet Street filminde figüran gibi hissediyorum. (Film 1950 lilerde geçiyor.) Belediyeler olarak herkes apartmanının dış cephesini bilmem kaç yılda bir şu şu renklere boyamak zorundadır diye bir kanun çıkarsa fena mı olur? Biraz olsun renklerin uyumundan gözümüz acımaz en azından. Renkleri de belediye belirlesin. Millete bırakırsak şimdi orada da tuhaf zevklerin kurbanı olmayalım. Bi de ağaç falan diktirilse, ne bileyim çiçekler, bahçeler sadece otoyol kenarları ile sınırlı kalmasa. Bu mahallelerin iç kokusunu da güzelleştirir. Gönül ister tabi tüm eski evleri yıkıp yeniden hemi de depreme dayanıklı yapalım ama o fazla uçuk bir hayal olacağından bu kadarına da razıyım.
Dip not: Her mahallenin böyle olmadığını biliyorum ama böyle mahallelerin çok olduğunu da siz biliyorsunuz değil mi?
* İnsanlar: Ya güzel memleketimin güzel insanları. 1) Yolda yürürken sigara içmek zorunda mısınız? Neredeyse ortalama her 3 kişiden 2 si yolda sigara içiyor. Restoranlarda falan kendi rızanızla sigaralı bölüme otursanız bu kadar rahatsız edici değil. Ama sigara içen birinin hemen ardından yürüyorsanız o kişiyi geçene kadar tüm duman sizin ciğerlerinizde. Höh yani... 2) Ya bi kitap bi gazete oku ya. Olmezsin di mi? Bakıyorum herkes MP3 Player dinleme modasına çok çabuk uydu. Gençler ok de 50 yaşındaki amcalar da kulaklıkla geziyor. Bi kitap okuma modası da yayılmaz mı bi ülkede yaaa... Hala güneşlenirken bile malağa bağlıyoruz. Al eline en kötü bi Cin Ali, vakit geçer yahu. Bi gazete oku. Bi ne bileyim Orhan Pamuk olmasa da Elif Şafak oku. Global kitaplar oku... Valla ölmeyeceksin söz. Kitaba dalıp 60 derece sıcakta beyin kanaması geçirmezsen tabi. 3) Genel saçma kamu sorunlarına inat o sorunun parçası olmaya çalışanlar, neden? Tüm gazeteler, hadi gazete okumuyoruz tüm haberler bas bas bağırıyor: Mesela düğünde havaya ateş etmeyin diye. Ya hala düne kadar gazetede Kalaşnikofla düğününde ateş eden damat 4 kişiyi öldürdü, 5 kişiyi yaraladı haberleri okuyoruz. Kardeşim "ben de yapayım da gazeteye çıkayım, meşhur olayım" gibi bir mantığın dışında bu hareketin hiiiiiç mantığı yok. Yani ya dünyadan hiç bi haber almadan yaşıyosun ki hadi tv de izlemiyosun diyelim ama çevre köylerden aynı olayı yaşayanları duyuyorsundur yaaa. Yani bu kadar gerizekalı olmak için inat etmeye gerek var mı? Biraz geliştir kendini. Ne bileyim havai fişek falan atmaya çalışırken birilerinin gözün oy falan da en azından kaza diyelim... 4) Bir de kendinden haberi olmayan insanlar var. Dolmuşta minibüste yanayana oturduğunuzda sizi cama Garfield yapmak için çaba gösteren ama bunun farkında bile olmayan, yine toplu taşıma araçlarında tüm camları kapattırıp sonra da sıcaklama hareketi yapan ama camı açtırmayı aklına bile getirmeyenler (Teyzeee. Hava zararlı bir şey değildir. Hatta kimimiz yaşamak için ona ihtiyaç bile duyuyoruz...) 5) Kokan insanlar: Yaz geldi... Ve buradan tüüüm kadın ve erkeklere sesleniyorum. İnsan terleyince kokan bir yaratıktır ve artık 80lerdeki gibi kazanla su kaynatılmadığı için günlük duş alma imkanımız vardır. Sudan korkmayalım. Yıkanalım. Ha bir de dişlerimizi de fırçalarsak ne ala. Valla burnum iyi koku almıyor diye seviniyorum çoğu zaman. 6) Artık detayına girmeyeceğim ama öküz erkekler, salak kadınlar, ağlak çocuklar, trafik canavarları- ne kornaya basıyosun diye adam öldüreni var bunların-, kuralsızlar falan filan... (Söz meclisten tamamen dışarı)
* Trafik polisleri: Canım polisim nolur biraz daha insanları kurallara uymaya teşvik etsen. Doğru yerde doru cezaları kessen ama hiç istisna yapmasan. Bilse ki insanlar: Ya kırmızı da geçersem kesin ceza yiyeceğim. Ya da şehir içinde 150 ile gidersem polis beni 150 kez sever. Ya da aman emniyet kemerimi takayım. Yakalanırsam polis de bana ceza takar deseler. Bu kazalar azalmaz mı? Belki kardeşim bile şu an yaşıyor olurdu. Bir 10 yıl sonra en azından bu konuda bir yol alınmaz mı? Yani bunu uygulamak niye bu kadar zor ki? Böylece 4 Levent-Levent arası yürürken kendimi Pakistan'da yürüyor gibi hissetmezdim.
*Toplu taşıma: Kendimi Pakistan'da, Hindistan'da hissetmeme bir neden daha. Şu otobüs,metro vs sayısı artırılamaz mı? Yani toplu taşımada insan gibi gidebilmek için (2.dünya savaşında Yahudiler bile kimi zaman bizden konforlu gidiyodur bence) ne yapmamız lazım? Bir de niye bu otobüslerin düzenli bir saatleri yok? Havaalanına bile giderken bile 2 saat önceden çıkmalısınız çünkü otobüsünüzüne zaman konusunda güvenemezsiniz. Onlar bile insanların uçağa yetişmek zorunda olduğunu bilseler de kesinlikle zamanında kalkmazlar...Çoğunun zamanı bile yok. Allah kerim, gelirse ne ala gelmezse aynı toplu taşımaya binmeyi bekleyen 500 kişiyle beraber artık ağlar mısınız, dans mı edersiniz sizin kararınız...
Bunların ve şimdi aklıma gelmeyen şeylerin yanında Türkiye çoooook güzel ülke...
İmza: Huysuz Şirin:)
---------------
I just wanted to say Turkey(Turkiye) is the one of most beautiful countries in the world and you have to come and visit here...
Here is a few pics about our country:
Yanlış anlaşılmadan önce açıklayayım: Türkiye gerçekten çoook güzel bir ülke... Doğa, hava, su vs...
Ama hergün işe gidip gelirken o mesafede bile sinir içinde kalmıyor musunuz? Yani küçük küçük, sinir bozucu ama aslında çok kolay düzeltilebilecek ama nedense hiç düzeltilmeyen şeyler... Bir de insanlar var tabi. Neden öyle olduklarını anlamadığınız ve hala bunca teknolojiye, iletişime rağmen kendilerini düzeltmeyen insanlar...
Sinir olduğum şeyleri buraya yazmak istedim ki belki bundan 10 yıl sonra " Hahaha bak nasılmış o zamanlar. Şimdi ne kadar değişti herşey diyebilelim. "80'ler" dizisini izlerken şimdi diyoruz ya, aynen öyle...(Gerçi o 30 yıl öncesi ama olsun. Hem belki şanslıysak 10 bile beklemeyiz:))
* Kaldırımlar: Yemin ediyorum bırakın "80ler"i muhtemelen "Muheteşem Yüzyıl" zamanının kaldırımlarında yaşıyoruz hala. Ya kadınlar topuklu ile daha güzel diye bas bas herkes konuşuyor. Allah aşkına 2 santim topukla şu Levent'te 10 dk yürümeye çalışın... 2 güne kalmıyor, topuk falan Allahlık oluyor. Neden babetlerin ya da parmak arası terliklerin bu kadar moda olduğunu zannediyorsunuz. Üstelik kadınlarda 1,50 ortalamamıza rağmen: Kaldırımlar yüzünden. Hepsi en fazla 5 e 10 cm büyüklüğünde taşların yanyana dizilmesi ile oluşmuş ve yamuk yumuk...Tamam topuk gitsin önemli değil de yürüyebileyim en azından. Yap şöyle geniş geniş ve düz kaldırımlar, giyelim rahat rahat 10 cm topuk, hem sen mutlu ol, hem ortalama yükselsin hem de "Oh be, medeni ülke işte" diye gerine gerine yürüyelim, ekstradan bir 2 cm de oradan kazanalım:)
* Mahalleler: Ya kardeşim mahallelerimiz bu kadar çirkin görünümlü, pis kokulu olmak zorunda mı? Kendimi Sweeney Todd: The Demon Barber of Fleet Street filminde figüran gibi hissediyorum. (Film 1950 lilerde geçiyor.) Belediyeler olarak herkes apartmanının dış cephesini bilmem kaç yılda bir şu şu renklere boyamak zorundadır diye bir kanun çıkarsa fena mı olur? Biraz olsun renklerin uyumundan gözümüz acımaz en azından. Renkleri de belediye belirlesin. Millete bırakırsak şimdi orada da tuhaf zevklerin kurbanı olmayalım. Bi de ağaç falan diktirilse, ne bileyim çiçekler, bahçeler sadece otoyol kenarları ile sınırlı kalmasa. Bu mahallelerin iç kokusunu da güzelleştirir. Gönül ister tabi tüm eski evleri yıkıp yeniden hemi de depreme dayanıklı yapalım ama o fazla uçuk bir hayal olacağından bu kadarına da razıyım.
Dip not: Her mahallenin böyle olmadığını biliyorum ama böyle mahallelerin çok olduğunu da siz biliyorsunuz değil mi?
* İnsanlar: Ya güzel memleketimin güzel insanları. 1) Yolda yürürken sigara içmek zorunda mısınız? Neredeyse ortalama her 3 kişiden 2 si yolda sigara içiyor. Restoranlarda falan kendi rızanızla sigaralı bölüme otursanız bu kadar rahatsız edici değil. Ama sigara içen birinin hemen ardından yürüyorsanız o kişiyi geçene kadar tüm duman sizin ciğerlerinizde. Höh yani... 2) Ya bi kitap bi gazete oku ya. Olmezsin di mi? Bakıyorum herkes MP3 Player dinleme modasına çok çabuk uydu. Gençler ok de 50 yaşındaki amcalar da kulaklıkla geziyor. Bi kitap okuma modası da yayılmaz mı bi ülkede yaaa... Hala güneşlenirken bile malağa bağlıyoruz. Al eline en kötü bi Cin Ali, vakit geçer yahu. Bi gazete oku. Bi ne bileyim Orhan Pamuk olmasa da Elif Şafak oku. Global kitaplar oku... Valla ölmeyeceksin söz. Kitaba dalıp 60 derece sıcakta beyin kanaması geçirmezsen tabi. 3) Genel saçma kamu sorunlarına inat o sorunun parçası olmaya çalışanlar, neden? Tüm gazeteler, hadi gazete okumuyoruz tüm haberler bas bas bağırıyor: Mesela düğünde havaya ateş etmeyin diye. Ya hala düne kadar gazetede Kalaşnikofla düğününde ateş eden damat 4 kişiyi öldürdü, 5 kişiyi yaraladı haberleri okuyoruz. Kardeşim "ben de yapayım da gazeteye çıkayım, meşhur olayım" gibi bir mantığın dışında bu hareketin hiiiiiç mantığı yok. Yani ya dünyadan hiç bi haber almadan yaşıyosun ki hadi tv de izlemiyosun diyelim ama çevre köylerden aynı olayı yaşayanları duyuyorsundur yaaa. Yani bu kadar gerizekalı olmak için inat etmeye gerek var mı? Biraz geliştir kendini. Ne bileyim havai fişek falan atmaya çalışırken birilerinin gözün oy falan da en azından kaza diyelim... 4) Bir de kendinden haberi olmayan insanlar var. Dolmuşta minibüste yanayana oturduğunuzda sizi cama Garfield yapmak için çaba gösteren ama bunun farkında bile olmayan, yine toplu taşıma araçlarında tüm camları kapattırıp sonra da sıcaklama hareketi yapan ama camı açtırmayı aklına bile getirmeyenler (Teyzeee. Hava zararlı bir şey değildir. Hatta kimimiz yaşamak için ona ihtiyaç bile duyuyoruz...) 5) Kokan insanlar: Yaz geldi... Ve buradan tüüüm kadın ve erkeklere sesleniyorum. İnsan terleyince kokan bir yaratıktır ve artık 80lerdeki gibi kazanla su kaynatılmadığı için günlük duş alma imkanımız vardır. Sudan korkmayalım. Yıkanalım. Ha bir de dişlerimizi de fırçalarsak ne ala. Valla burnum iyi koku almıyor diye seviniyorum çoğu zaman. 6) Artık detayına girmeyeceğim ama öküz erkekler, salak kadınlar, ağlak çocuklar, trafik canavarları- ne kornaya basıyosun diye adam öldüreni var bunların-, kuralsızlar falan filan... (Söz meclisten tamamen dışarı)
* Trafik polisleri: Canım polisim nolur biraz daha insanları kurallara uymaya teşvik etsen. Doğru yerde doru cezaları kessen ama hiç istisna yapmasan. Bilse ki insanlar: Ya kırmızı da geçersem kesin ceza yiyeceğim. Ya da şehir içinde 150 ile gidersem polis beni 150 kez sever. Ya da aman emniyet kemerimi takayım. Yakalanırsam polis de bana ceza takar deseler. Bu kazalar azalmaz mı? Belki kardeşim bile şu an yaşıyor olurdu. Bir 10 yıl sonra en azından bu konuda bir yol alınmaz mı? Yani bunu uygulamak niye bu kadar zor ki? Böylece 4 Levent-Levent arası yürürken kendimi Pakistan'da yürüyor gibi hissetmezdim.
*Toplu taşıma: Kendimi Pakistan'da, Hindistan'da hissetmeme bir neden daha. Şu otobüs,metro vs sayısı artırılamaz mı? Yani toplu taşımada insan gibi gidebilmek için (2.dünya savaşında Yahudiler bile kimi zaman bizden konforlu gidiyodur bence) ne yapmamız lazım? Bir de niye bu otobüslerin düzenli bir saatleri yok? Havaalanına bile giderken bile 2 saat önceden çıkmalısınız çünkü otobüsünüzüne zaman konusunda güvenemezsiniz. Onlar bile insanların uçağa yetişmek zorunda olduğunu bilseler de kesinlikle zamanında kalkmazlar...Çoğunun zamanı bile yok. Allah kerim, gelirse ne ala gelmezse aynı toplu taşımaya binmeyi bekleyen 500 kişiyle beraber artık ağlar mısınız, dans mı edersiniz sizin kararınız...
Bunların ve şimdi aklıma gelmeyen şeylerin yanında Türkiye çoooook güzel ülke...
İmza: Huysuz Şirin:)
---------------
I just wanted to say Turkey(Turkiye) is the one of most beautiful countries in the world and you have to come and visit here...
Here is a few pics about our country:
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder