After Big Big Bang life still goes on. At least tries to... I'm a new soul I came to this strange world Hoping I could learn a bit 'bout how to give and take But since I came here, felt the joy and the fear Finding myself making every possible mistake See I'm a young soul in this very strange world Hoping I could learn a bit 'bout what is true and fake But why all this hate? try to communicate Finding trust and love is not always easy to make
28 Kasım 2011 Pazartesi
25 Kasım 2011 Cuma
19 Kasım 2011 Cumartesi
Hiç yayınlanmayacak bir kitabın öngösterimi
Güneşli ılık bir sonbahar günüydü...Aaah tabi ki hayır!!Burası ankara ekimin yirmisindeyiz.Hava genelde olduğu gibi soğuk, kapalı ve rüzgarlı.Dersanede geçirdiğim sıkıcı koca bir yıl boyunca hep deniz kenarında güneşli sıcacık bir ülkede üniversite hayatıma, yani yeni hayatıma merhaba demeyi hayal etmiştim.Ama olmadı işte...Ailem ek tercihlerime el attı ve ankarada bana göre eğlence hayatıyla ünlü fakat veliler arasında ve dünya çapında kaliteli eğitimiyle ünlenmiş bi üniversiteyi tercih ettiler benim için.Maksat minik kızları yanlarında olsun!!
Sabah erkenden uyandım.İki hafta öncesinden ne giyeceğime karar vermiştim.Okulun ilk günüydü ve okulum bakımlı kızlarıyla ünlü bi okuldu.Bu yıl oldukça moda olan benim de hemen bikaç çift edindiğim pufidik pembe botlarımla uyumlu beyaz mini elbisemi giydim.Yüzüme açık renkli fondötenimi sürdüm-ee ne de olsa bu yıl vampir makyajı moda-koyu mavi olan gözlerim daha da parlamıştı şimdi.Ve son olarak pembe allıklar ve toz pembe dudak parlatıcım.Evet şimdi herşey tamamdı.
Babamın geçen yıl doğum günümde; marmaristeki neredeyse tüm odaları denizi gören villayı satıp -her yaz yurt dışına çıkdığımızdan son beş yıldır uğramaz olmuştuk- yerine bana aldıgı siyah arabama bindim.Son sürat okula gittim.Okulun büyük otoparklarından birine park ettim ve beyaz cam güneş gözlüklerimi takıp indim arabamdan.Ağır adımlarla okula doğru yürümeye başladım.Oldukça yavaş ve kendinden emin yürüyordum çünkü herkesin bu ayrıntılarla düşünülmüş güzel kombini görmesini istiyordum.Ben yürürürken insanların çoğunun sohbeti kesip beni izlediğini farkediyordum.Bu durum benim için oldukça olağandı.İnsanlar beni çoğunlukla çocukken oynadığımız barbie bebeklere benzetirdi.Bunda belime uzanan açık sarı parlak saçlarımın da etkisi vardı tabi.fakat benim saçlarım barbienini aksine daha gür ve biraz da dalgalıydı.Aile dostlarımız beni; 20 yaşındayken babamın iş seyahatinde tanıştığı rus kökenli olan anneme benzetirdi...
Türkish Gossip Girl tarzında bir roman olabilirdi bi tanecik kuzim Ayşeciğin kitabı yazılsaydı....
Sabah erkenden uyandım.İki hafta öncesinden ne giyeceğime karar vermiştim.Okulun ilk günüydü ve okulum bakımlı kızlarıyla ünlü bi okuldu.Bu yıl oldukça moda olan benim de hemen bikaç çift edindiğim pufidik pembe botlarımla uyumlu beyaz mini elbisemi giydim.Yüzüme açık renkli fondötenimi sürdüm-ee ne de olsa bu yıl vampir makyajı moda-koyu mavi olan gözlerim daha da parlamıştı şimdi.Ve son olarak pembe allıklar ve toz pembe dudak parlatıcım.Evet şimdi herşey tamamdı.
Babamın geçen yıl doğum günümde; marmaristeki neredeyse tüm odaları denizi gören villayı satıp -her yaz yurt dışına çıkdığımızdan son beş yıldır uğramaz olmuştuk- yerine bana aldıgı siyah arabama bindim.Son sürat okula gittim.Okulun büyük otoparklarından birine park ettim ve beyaz cam güneş gözlüklerimi takıp indim arabamdan.Ağır adımlarla okula doğru yürümeye başladım.Oldukça yavaş ve kendinden emin yürüyordum çünkü herkesin bu ayrıntılarla düşünülmüş güzel kombini görmesini istiyordum.Ben yürürürken insanların çoğunun sohbeti kesip beni izlediğini farkediyordum.Bu durum benim için oldukça olağandı.İnsanlar beni çoğunlukla çocukken oynadığımız barbie bebeklere benzetirdi.Bunda belime uzanan açık sarı parlak saçlarımın da etkisi vardı tabi.fakat benim saçlarım barbienini aksine daha gür ve biraz da dalgalıydı.Aile dostlarımız beni; 20 yaşındayken babamın iş seyahatinde tanıştığı rus kökenli olan anneme benzetirdi...
Türkish Gossip Girl tarzında bir roman olabilirdi bi tanecik kuzim Ayşeciğin kitabı yazılsaydı....
18 Kasım 2011 Cuma
Jordi Labanda
Sizce de dünyanın en güzel moda çizimleri değil mi? İnanılmaz yaratıcı.
Onunla ilk kez Fransa'da okul için defter ararken tanıştım.
Baktığınızda kimi zaman çocuksu kimi zaman seksi ama sadece güzel resim çizebilen bir insanın bu kadar yaratıcı projeler yapabileceğine inanamamıştım. Yaratıcı projeler derken Jordi'nin kendi sayfasını incelemeniz gerek...Ben beğendiğim bir kaç resmi paylaşayım...
Onunla ilk kez Fransa'da okul için defter ararken tanıştım.
Baktığınızda kimi zaman çocuksu kimi zaman seksi ama sadece güzel resim çizebilen bir insanın bu kadar yaratıcı projeler yapabileceğine inanamamıştım. Yaratıcı projeler derken Jordi'nin kendi sayfasını incelemeniz gerek...Ben beğendiğim bir kaç resmi paylaşayım...
Etiketler:
Creativity,
Fashion,
Favorite Sites,
INSPIRATION
So funny...
İngilizce biliyorsanız çok komik site: http://grouchyrabbit.com/
To do list
Start a men's sexy underwear store. Call it Victor's Secret. :)
Merhaba!
Kafanızda hiç biriyle sohbet ettiniz mi? Düşüncelerinizde yani. Bazen uçakta, metroda, bir toplantıda hoşlandığınız biri yanınıza/karşınıza oturduğunda falan...
Merhaba!yla başlıyor benim sessiz sohbetlerim. Sonra bir ben bir şeyler soruyorum, bir o. Bir ben anlatıyorum, bir o... Çok güzel sohbetler ettim ben böyle:)
Bazen gerçekleşti de bu sohbetler. Kimi zaman kafanızdakinden bile güzel. Kimi zaman korku filmine ramak kala 5 sn içinde sona erdi.
Aslında her şey ufak bir Merhaba!yla başlıyor. Bu kadar içe kapanık ve güvensiz bir toplum olmasak... birbirimize Merhaba! diyebilsek. (Not a creapy way of course...) Zaten 5 sn içinde anlarız bir yere varıp varmayacağını sohbetin. Ok 15 sn... :) Ve varmıyorsa ısrarcı olmasak. Ama olayı güven eksikliğine dönüştürüp içimize kapanmaya dönmesek de.
Baksanıza en sevdiğimiz filmledeki tanışma sahnelerine. Biz nie kendi filmimizin kahramanı olmayalım?
Merhaba!yla başlıyor benim sessiz sohbetlerim. Sonra bir ben bir şeyler soruyorum, bir o. Bir ben anlatıyorum, bir o... Çok güzel sohbetler ettim ben böyle:)
Bazen gerçekleşti de bu sohbetler. Kimi zaman kafanızdakinden bile güzel. Kimi zaman korku filmine ramak kala 5 sn içinde sona erdi.
Aslında her şey ufak bir Merhaba!yla başlıyor. Bu kadar içe kapanık ve güvensiz bir toplum olmasak... birbirimize Merhaba! diyebilsek. (Not a creapy way of course...) Zaten 5 sn içinde anlarız bir yere varıp varmayacağını sohbetin. Ok 15 sn... :) Ve varmıyorsa ısrarcı olmasak. Ama olayı güven eksikliğine dönüştürüp içimize kapanmaya dönmesek de.
Baksanıza en sevdiğimiz filmledeki tanışma sahnelerine. Biz nie kendi filmimizin kahramanı olmayalım?
2 Kasım 2011 Çarşamba
Trees
Denizsiz yaşayamayanlardan mısınız? "Aaa... Orada deniz yok. Ölsem gitmem..." diyenlerden...
Belki Ankara'lı olduğum, belki toprak grubu burcu olduğum için deniz'le 40 yıl haşır neşir olmasam aramam. Yani tatiller dışında tabi. "Ben denize deniz demem, ben o denizde yüzmedikçe :) "
Ankara'lıları denize sırtı dönük oturmalarınan tanırsınız derler. Aynen öyle...
Ama ağaçlar çok farklı bence. Nerede bir ağaç yığını görsem rengarenk (Orman demiyorum. Orman görme şansımız çok yok, biz büyükşehirde yaşayan tembeller için) inanılmaz huzur buluyorum. Bence ağaçlar çok bilge ve rahatlatıcı canlılar... İşte denizsevenlerin hissettiklerini ben ağaçlarla hissediyorum sanırım.
Depresyonun Belirtileri :
1. Duygularda , kederli, üzüntülü, hüzünlü hissetme (Check)
2. Yaşamdan geri çekilme. İlgi ve isteğin azalması. Daha önce yapılan etkinliklerden keyif almama ve ilgisizlik. (Check) (Gerçi param yok. O yüzden de etkinliklere katılamama, evde vakit geçirme dolayısı ile de artık eskisi kadar keyif alamama durumundayım. Sayılır sanırım.)
3. Her işi ve duyguyu engelleyen bir enerji kaybı. Bitkin hissetme, çabuk yorulma.(Check) ( Başımı kaldıracak halim yok.Nezleyim. Belki de ondan. Kendime not: Bir daha sakın grip aşısı olma!!!)
4. Uyku bozukluğu. Kişi uyandığında kendini dinlenmemiş hissedebilir. Sabahları erken uyanma, uyumakta güçlük çekme, ya da " uykuya kaçış " olarak tanımlanan fazla uyuma şeklinde görülebilir. (Check)
5. Dikkati toplamada güçlük, yetersizlik. Konsantrasyon azalmıştır. Bir gazeteyi okuyamayabilir ya da bir filmi izleyemeyebilir. İşini tam olarak yapamayabilir. (Check) (Film izlemede sorunum yok da... İşini tam olarak yapamama kısmına katılıyorum.)
6. Değersizlik duyguları. Kendini eleştirme sürekli hale dönüşebilir, kendine güven azalmıştır. Cesaret kaybolur. Birey kendini yetersiz, başarısız, eksik değerlendirmeye başlar. (Check) (Ben başak burcuyum. Tabi ki sürekli kendimi eleştiriyorum ama son zamanlarda daha mı yoğunlaştı bu duygu ne?)
7. Suçluluk duyguları. Birey geçmiş ve bugünün olumsuz olaylarında kendini gerçeğe uygun olmayan bir tarzda suçlamaya başlar. Vicdan hesaplarına girişir ve sonunda neşesini kaybeder. (Check) (Bilmiyorum. Şu an sadece aşı olduğum için suçluluk duyuyorum)
8. Yavaşlama. Birey karar vermekte, kararlar uygulamakta güçlük çeker. Davranışlarda, düşüncenin akışında yavaşlık ortaya çıkabilir. Birey durgundur, ya da tam tersi bir şekilde ajitasyon ve aşırı hareket görülebilir. (Check)( Çok kararlıyım. Hemen gidip yatıcam. Başım, kulaklarım ağrıo. Boğazım acıo... Ya da film seyredeyim azıcık. Kitap okumak da fena fikir değil. Dur önce şu blog'u yazayım. Yok yok ben en iyisi bi sütlü kave yapıp içeyim. Napcam ben?)
Sanırım depresyondayım....
2. Yaşamdan geri çekilme. İlgi ve isteğin azalması. Daha önce yapılan etkinliklerden keyif almama ve ilgisizlik. (Check) (Gerçi param yok. O yüzden de etkinliklere katılamama, evde vakit geçirme dolayısı ile de artık eskisi kadar keyif alamama durumundayım. Sayılır sanırım.)
3. Her işi ve duyguyu engelleyen bir enerji kaybı. Bitkin hissetme, çabuk yorulma.(Check) ( Başımı kaldıracak halim yok.Nezleyim. Belki de ondan. Kendime not: Bir daha sakın grip aşısı olma!!!)
4. Uyku bozukluğu. Kişi uyandığında kendini dinlenmemiş hissedebilir. Sabahları erken uyanma, uyumakta güçlük çekme, ya da " uykuya kaçış " olarak tanımlanan fazla uyuma şeklinde görülebilir. (Check)
5. Dikkati toplamada güçlük, yetersizlik. Konsantrasyon azalmıştır. Bir gazeteyi okuyamayabilir ya da bir filmi izleyemeyebilir. İşini tam olarak yapamayabilir. (Check) (Film izlemede sorunum yok da... İşini tam olarak yapamama kısmına katılıyorum.)
6. Değersizlik duyguları. Kendini eleştirme sürekli hale dönüşebilir, kendine güven azalmıştır. Cesaret kaybolur. Birey kendini yetersiz, başarısız, eksik değerlendirmeye başlar. (Check) (Ben başak burcuyum. Tabi ki sürekli kendimi eleştiriyorum ama son zamanlarda daha mı yoğunlaştı bu duygu ne?)
7. Suçluluk duyguları. Birey geçmiş ve bugünün olumsuz olaylarında kendini gerçeğe uygun olmayan bir tarzda suçlamaya başlar. Vicdan hesaplarına girişir ve sonunda neşesini kaybeder. (Check) (Bilmiyorum. Şu an sadece aşı olduğum için suçluluk duyuyorum)
8. Yavaşlama. Birey karar vermekte, kararlar uygulamakta güçlük çeker. Davranışlarda, düşüncenin akışında yavaşlık ortaya çıkabilir. Birey durgundur, ya da tam tersi bir şekilde ajitasyon ve aşırı hareket görülebilir. (Check)( Çok kararlıyım. Hemen gidip yatıcam. Başım, kulaklarım ağrıo. Boğazım acıo... Ya da film seyredeyim azıcık. Kitap okumak da fena fikir değil. Dur önce şu blog'u yazayım. Yok yok ben en iyisi bi sütlü kave yapıp içeyim. Napcam ben?)
Sanırım depresyondayım....
Dispicable Me!!!
Yaratıcı filmlere bayılıyorum. Dispicable me de son zamanlarda izlediğim en güzel ve yaratıcı filmlerden.
Müzikleri karakaterlerin mimikleri sesleri hepsi çok güzel... Eklediğim resimler biraz olsun fikir verebilr belki. Yani cidden, kim ay'ı çalmakla ilgili bir film yapma fikrini ortaya atar ki...
Müzikleri karakaterlerin mimikleri sesleri hepsi çok güzel... Eklediğim resimler biraz olsun fikir verebilr belki. Yani cidden, kim ay'ı çalmakla ilgili bir film yapma fikrini ortaya atar ki...
Film mimari açıdan da izlenesi. Şu sütunlara baksanıza:)
Süper süper...
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)